Her şey tek bir cümleden ibaret, ‘odun ateşinde deli pizzalar yiyelim’ işte bu cümle sayesinde; eee peki hadi yiyelim diyerek eşimle yola çıktık. İstikametimiz Leventteki Olivia’s pizzeria. Mekan çok fazla büyük değil. Havanında sıcak olmasıyla, dışarıda oturmayı tercih ediyoruz. Ahşabın ve beyazın hakim olduğu mekanda, masamıza yerleşip, hemen tez elden önümüze sunulan menüye, göz atmaya başlıyoruz. Menü, başlangıç, makarna, tabiî ki pizza ve tatlılardan oluşuyor. İlk önce açlığımızı biraz dizginlemek adına Alfredo dipsos söylüyoruz. Arkasından pizza siparişi vermek istiyoruz ama kararsızlık ne kadar kötü bir şey Allahım! O mu olsun yoksa bu mu olsun derken, imdadımıza sağ olsun Turgut bey yetişiyor. Beğenilerimizi sorarak bize iki adet pizza tavsiye ediyor. Nihayet karar verme aşamasını geçerek, başlıyoruz enfes pizzaları beklemeye. Acaba çok fazla bekler miyiz diye mırın kırın ederken Turgut Bey size içecek olarak ne verelim diye sorunca? Kısa bir kararsızlık ve kırmızı şarap tavsiyesiyle, içecek olayına da son noktayı koyuyoruz.
Nihayet beklememiz son bulurken, gözlerimde ışıl ışıl oluyor. Alfredo dipsosumuz ve kırmızı şaraplarımız, masasının ortasında hadi beni artık mideye indirin diye bekliyor. Dipsos, parmesan, krema ve labne peynirinin karıştırılıp, güveç kap içerisinde fırınlanmasıyla oluşturulmuştu. Yanında kıtır kıtır sarımsaklı ekmeklerle servis edilmişti. Sarımsaklı ekmeği bir güzel erimiş peynirin içerisine bandıra bandıra yedik. Tabi arada birkaç yudum buz gibi soğutulmuş şaraptan da içmeyi ihmal etmedik. Dipsos gerçekten çok hoşuma gitti. Çünkü kullanılan malzemeler tam ayarında kullanılmıştı. Tadarken ne labne tadı ne de krema tadı baskın geliyordu. Normalde çok fazla labne peynirini sevmem ama bu dipsosta labne tadını anlamadım bile. Turgut beyle yaptığımız sohbette öğrendim ki kullanılan malzemelerin tümü özenle seçilip alınıyormuş, unun en iyisi Konya’dan getirtilip, pizzada kullanılan isli etin bile en kalitesi alınıyormuş. Kısaca Turgut Bey, iyi malzeme iyi yemeğe giden yoldan geçer felsefesini benimsiyor.
Arada bir yudumladığımız, buz gibi şarabın tadı harika. Acaba ev yapımı mı diye soruyorum. Şarap, ev yapımı olmasa da Malatya’da üretilen Yenidoğuş şarapçılığın ürettiği, sadece Malatya- Arapgir ilçesine bağlı Yazılı köyünde yetiştirilen, Karaoğlan üzüm çeşidinden üretilen, Karaoğlan Taç isimli bir şarapmış. Pizza ile uyumu hoşumuza gidiyor. Şaraplarımızı yudumlarken pizzalarımız mutfaktan çıkmış, masamıza doğru yol alıyordu.
Ve şimdi lezzet patlaması zamanıydı. Menüde yirmi çeşit pizza var ve menü 6 ayda bir değişiyor. Biz menüde ısrarla ‘beni mutlaka deneyin’ yazısı altında belirtilen Akdeniz ve Caprese pizzalarını denedik. Bunlar dışında ben salam, sucuk hatta kuru ete bayılırım diyenler içinde pizza mevcut, sebzeden asla vazgeçmem diyenler içinde. Hatta lahmacunu andıran Antebi isimli pizzaları da var. Şimdi balık severler ne yiyecek peki? Onlar düşünülmedi mi? Diyenlere somon fümeli pizzada mevcut. Burada aç kalmak imkansız, bir tek buranın pizzalarının içinde mısır yok. Onunda nedeni; mısırın GDO ‘lu ürün kapsamında yer alıyor olmasından kaynaklı. Bu kadar bilgiden sonra, sıra lezzet testindeydi. Ben ilk dilim tercihimi Caprese’den yana kullanıyorum. Eğer sizde benim gibi peynirin her türlüsüne hayır diyemem diyorsanız Caprese tam size göre. Çünkü içinde Kars gravyeri, küflü peynir, parmesan ve mozarella var. Daha ilk dilimde bu peynir karışımı beni benden aldı valla. Bence iyi malzemeden kaçınılmazsa, fırın taş tabanlı odun ateşi olursa, bir de iyi pişirilirse, pizzanın güzel olmama gibi bir şansı yok. Pizzanın iç malzemesi yeterince göz dolduruyordu, peynir karışımının üzerine cherry domates, taze fesleğen yaprakları ve sarımsak konulmuştu. Birde ilave olarak pizzanın üzerine hakiki zeytinyağı döktürdük. Gel keyfim gel. Caprese pizzayı bir peynir sever olarak çok beğendim, ama şunu söylemeden geçemeyeceğim. Peynir karışımından ötürü pizza, birazda kaşarlı pideyi andırıyordu. Kötümüydü? Kesinlikle hayır. Caprese’in tadına baktıktan sonra sıra ikinci çeşidimizin tadına bakmaktaydı.
Akdeniz pizza, mozarella, kuru domates, kalamata zeytin, taze ıspanak, köz kırmızıbiber ve ızgaralanmış sarımsaktan oluşan, tam adına yakışan, sağlıklı bir pizzaydı. Bu pizza da benim dikkatimi çeken malzemelerin bolluğuydu. Zeytinler gerçekten laf olsun diye konulmamıştı. Halis muhlis kalamata zeytiniydi. Hele sarımsağa ne demeli? Kocaman ve kokusu yoğun olmasın diye önceden ızgara edilmişti. Diğer bir ayrıntı ise pizza pişirilirken, malzemeler yanmamış, kurutulmamıştı. Ispanak bile diri diri, sulu suluydu. Aynı Caprese pizzada olduğu gibi Akdeniz pizzanın da üzerine biraz zeytinyağı gezdirdik. Ve afiyetle yedik. Hiçbir zaman anlayamamışımdır, bol malzemeli, ince hamurlu pizza yemek varken neden insanlar kalın hamurlu pizzayı tercih ederler ki?
Pizzalarımızı yemiştik, şimdi sıra tatlı sondaydı. Pizzaları fazla kaçırınca tatlıyı ortaya söylemeye karar verdik. Tercihimizi Trio- kırmızı kadife pastasından yana kullandık. Pasta sunum olarak da, tat olarak da harikaydı. Alt katmanındaki çikolatalı kek kısmı, ıslak browni tadındaydı ve yoğun çikolatası damakta hoş bir tat bırakıyordu. Bir yandan pastamızı yerken, bir yandan da ikram edilen espressolarımızı yudumladık.
Deli gibi pizza yiyerek, akşam yemeğimizi sonlandırdık, gelelim son notlara, genel anlamda pizzalar odun ateşinde pişirildiği için harika, hem gözümüzü hem de midemizi şenlendirdi. Pizzalar yaklaşık olarak 30cm kadar artık doyup doyamayacağınıza siz karar verin. Son bir ayrıntı ise plastik şişede su servisi yapan firmalara inat, burası cam şişede su veriyor.Güzel bir yemek ve Turgut Bey ile keyifli bir sohbet sonrası Olivia’s Pizzeriadan ayrılıyoruz. Bir dahaki sefere güzel pizzalar ve aklımın kaldığı Olivia’sın taze limonatasını içmek için vedalaşıyoruz.
Başlangıçlar 11-15 TL
Salatalar 13-23 TL
Makarnalar 11-22 TL
Pizzalar 15-29 TL
Tatlılar 6-10 TL
Adres: Başlık Sokak No: 22 Levent-İstanbul. Telefon: 0212 284 5724
Adres: Bağdat Cad. No:215 Çiftehavuzlar-İstanbul. Telefon: 0216 355 2438
Nihayet beklememiz son bulurken, gözlerimde ışıl ışıl oluyor. Alfredo dipsosumuz ve kırmızı şaraplarımız, masasının ortasında hadi beni artık mideye indirin diye bekliyor. Dipsos, parmesan, krema ve labne peynirinin karıştırılıp, güveç kap içerisinde fırınlanmasıyla oluşturulmuştu. Yanında kıtır kıtır sarımsaklı ekmeklerle servis edilmişti. Sarımsaklı ekmeği bir güzel erimiş peynirin içerisine bandıra bandıra yedik. Tabi arada birkaç yudum buz gibi soğutulmuş şaraptan da içmeyi ihmal etmedik. Dipsos gerçekten çok hoşuma gitti. Çünkü kullanılan malzemeler tam ayarında kullanılmıştı. Tadarken ne labne tadı ne de krema tadı baskın geliyordu. Normalde çok fazla labne peynirini sevmem ama bu dipsosta labne tadını anlamadım bile. Turgut beyle yaptığımız sohbette öğrendim ki kullanılan malzemelerin tümü özenle seçilip alınıyormuş, unun en iyisi Konya’dan getirtilip, pizzada kullanılan isli etin bile en kalitesi alınıyormuş. Kısaca Turgut Bey, iyi malzeme iyi yemeğe giden yoldan geçer felsefesini benimsiyor.
Arada bir yudumladığımız, buz gibi şarabın tadı harika. Acaba ev yapımı mı diye soruyorum. Şarap, ev yapımı olmasa da Malatya’da üretilen Yenidoğuş şarapçılığın ürettiği, sadece Malatya- Arapgir ilçesine bağlı Yazılı köyünde yetiştirilen, Karaoğlan üzüm çeşidinden üretilen, Karaoğlan Taç isimli bir şarapmış. Pizza ile uyumu hoşumuza gidiyor. Şaraplarımızı yudumlarken pizzalarımız mutfaktan çıkmış, masamıza doğru yol alıyordu.
Ve şimdi lezzet patlaması zamanıydı. Menüde yirmi çeşit pizza var ve menü 6 ayda bir değişiyor. Biz menüde ısrarla ‘beni mutlaka deneyin’ yazısı altında belirtilen Akdeniz ve Caprese pizzalarını denedik. Bunlar dışında ben salam, sucuk hatta kuru ete bayılırım diyenler içinde pizza mevcut, sebzeden asla vazgeçmem diyenler içinde. Hatta lahmacunu andıran Antebi isimli pizzaları da var. Şimdi balık severler ne yiyecek peki? Onlar düşünülmedi mi? Diyenlere somon fümeli pizzada mevcut. Burada aç kalmak imkansız, bir tek buranın pizzalarının içinde mısır yok. Onunda nedeni; mısırın GDO ‘lu ürün kapsamında yer alıyor olmasından kaynaklı. Bu kadar bilgiden sonra, sıra lezzet testindeydi. Ben ilk dilim tercihimi Caprese’den yana kullanıyorum. Eğer sizde benim gibi peynirin her türlüsüne hayır diyemem diyorsanız Caprese tam size göre. Çünkü içinde Kars gravyeri, küflü peynir, parmesan ve mozarella var. Daha ilk dilimde bu peynir karışımı beni benden aldı valla. Bence iyi malzemeden kaçınılmazsa, fırın taş tabanlı odun ateşi olursa, bir de iyi pişirilirse, pizzanın güzel olmama gibi bir şansı yok. Pizzanın iç malzemesi yeterince göz dolduruyordu, peynir karışımının üzerine cherry domates, taze fesleğen yaprakları ve sarımsak konulmuştu. Birde ilave olarak pizzanın üzerine hakiki zeytinyağı döktürdük. Gel keyfim gel. Caprese pizzayı bir peynir sever olarak çok beğendim, ama şunu söylemeden geçemeyeceğim. Peynir karışımından ötürü pizza, birazda kaşarlı pideyi andırıyordu. Kötümüydü? Kesinlikle hayır. Caprese’in tadına baktıktan sonra sıra ikinci çeşidimizin tadına bakmaktaydı.
Akdeniz pizza, mozarella, kuru domates, kalamata zeytin, taze ıspanak, köz kırmızıbiber ve ızgaralanmış sarımsaktan oluşan, tam adına yakışan, sağlıklı bir pizzaydı. Bu pizza da benim dikkatimi çeken malzemelerin bolluğuydu. Zeytinler gerçekten laf olsun diye konulmamıştı. Halis muhlis kalamata zeytiniydi. Hele sarımsağa ne demeli? Kocaman ve kokusu yoğun olmasın diye önceden ızgara edilmişti. Diğer bir ayrıntı ise pizza pişirilirken, malzemeler yanmamış, kurutulmamıştı. Ispanak bile diri diri, sulu suluydu. Aynı Caprese pizzada olduğu gibi Akdeniz pizzanın da üzerine biraz zeytinyağı gezdirdik. Ve afiyetle yedik. Hiçbir zaman anlayamamışımdır, bol malzemeli, ince hamurlu pizza yemek varken neden insanlar kalın hamurlu pizzayı tercih ederler ki?
Pizzalarımızı yemiştik, şimdi sıra tatlı sondaydı. Pizzaları fazla kaçırınca tatlıyı ortaya söylemeye karar verdik. Tercihimizi Trio- kırmızı kadife pastasından yana kullandık. Pasta sunum olarak da, tat olarak da harikaydı. Alt katmanındaki çikolatalı kek kısmı, ıslak browni tadındaydı ve yoğun çikolatası damakta hoş bir tat bırakıyordu. Bir yandan pastamızı yerken, bir yandan da ikram edilen espressolarımızı yudumladık.
Deli gibi pizza yiyerek, akşam yemeğimizi sonlandırdık, gelelim son notlara, genel anlamda pizzalar odun ateşinde pişirildiği için harika, hem gözümüzü hem de midemizi şenlendirdi. Pizzalar yaklaşık olarak 30cm kadar artık doyup doyamayacağınıza siz karar verin. Son bir ayrıntı ise plastik şişede su servisi yapan firmalara inat, burası cam şişede su veriyor.Güzel bir yemek ve Turgut Bey ile keyifli bir sohbet sonrası Olivia’s Pizzeriadan ayrılıyoruz. Bir dahaki sefere güzel pizzalar ve aklımın kaldığı Olivia’sın taze limonatasını içmek için vedalaşıyoruz.
Başlangıçlar 11-15 TL
Salatalar 13-23 TL
Makarnalar 11-22 TL
Pizzalar 15-29 TL
Tatlılar 6-10 TL
Adres: Başlık Sokak No: 22 Levent-İstanbul. Telefon: 0212 284 5724
Adres: Bağdat Cad. No:215 Çiftehavuzlar-İstanbul. Telefon: 0216 355 2438
0 yorum:
Yorum Gönder