Uykulukla ilk tanışmam, yıllar önce yolumuz Sütlüce
taraflarına düşünce olmuştu. O gün bugündür bir daha yemek nasip olmamıştı. Ta
ki Sadrazam Mahmut et lokantasının adını duyana kadar. Uykuluktan ziyade gözüm
o güzeller güzeli bulgur pilavını görünce, buraya mutlaka gitmek lazım dedim.
Bir cumartesi gecesi meşhur Sadrazam Mahmut’un lokantasında soluğu aldık.
Lokanta Haliç’te Koç müzesini geçtikten hemen sonra, kendi halinde, iki katlı
bir mekan. Ahşap kapıyı aralayınca,
hemen bizi duvara asılmış gazete kupürleri karşıladı. Ve salon yazan tabelayı
takip ederek, üst kata çıktık. Ahşap masalar ve duvara kurulmuş mangalların
bulunduğu mekanda, masamıza kurulduk. Hafta sonu olmasına rağmen çok fazla
kalabalık değildi. Garsonumuz hemen yanı başımızda belirip, ne yemek istersiniz
diye sorunca, buraya ilk defa geldiğimizi ve her şeyden azar azar tatmak
istediğimizi söyledik ve başladık beklemeye.
Yemeklerimizin gelmesini beklerken Çarşamba, Cuma ve Cumartesi
günleri fasıl olduğunu öğrendik. Ne güzel derken bir baktık ki fasıl ekibi
gelmiş, son hazırlıklarını yapmakta.
Bir yandan fasıl bir yanda da masamız dolmaya başlamıştı.
İlk önce tepsi içerisinde meze tabakları geldi. Meze çeşitleri zengin, ezme,
karışık turşu, patlıcan salatası, enginar dolması, lorlu biber, Boşnakların
meşhur purşika yani isli et, yoğurt, barbunya pilaki ve birkaç tane daha
hatırlamadığım mezeler vardı.
Meze tepsisinin içinden seçtiğimiz soslu patlıcan, lorlu
biber, ezme ve yoğurt masamızdaki yerini alırken peşinden de özel sadrazam
salatamız geldi.
Sadrazam salatası bildiğimiz çoban ve gavurdağı karışımını
andıran bir salataydı. İçine her ne kadar çok az domates koyulmuş olsa da
içindeki nar ekşisi domatesin azlığını unutturdu diyebilirim.
Kalıp şeklinde kesilerek tabağa koyulmuş yoğurt ise, ekmeğin
üzerine sürülüp, mideye indirilecek cinstendi.
Meze tepsisinden seçtiğimiz meze tabağının içindeki soslu
patlıcan fena değildi. Patlıcan sosa fazla bulanmadan yapılmıştı. Ama ben
patlıcanı bol sarımsaklı sevdiğimden ötürü bunun içinde de sarımsak aradım.
Maalesef az ya da hiç konulmamıştı.
Ezme ise daha önce hiçbir yerde rastlamadığım bir tatdaydı.
Ezmenin içine çemen koyulmuştu. Çemen severlerin bayılacağı bir tat. Ama
sevmeyenler için tavsiye edemeyeceğim.
Lorlu biber ise benim hoşuma giden bir lezzetti. Orta
büyüklükteki jalepeno biberlerinin içine lor peyniri doldurulmuştu. Biberin
hafif acısı ve lorun tadı müthiş bir ikili oluşturmuştu.
Bu arada unutmadan burada her türlü alkollü ve alkolsüz
içecek mevcut. Ben Adanadan getirilen şalgamı tercih ettim, tadı güzeldi.
Mezeler ve salatalarla birlikte yapılan başlangıç sonunda,
masaya sucuk geldi. Sakın markette satılan sucuklarla karıştırmayın. Bu sucuk
sadrazamın kendi imalatı olup, diğerleri arasında dağlar kadar fark vardı.
Baharatı yerindeydi. Bence tek kusuru ince dilimlenip servis edilmesiydi. Buda
sucuğu doyumluk değil, tadımlık olarak yememize neden olmuştu.
Masamıza gelen diğer güzellik ise bence beş üstünden beş
puan alan işkembeydi. Oldum olası sakatatları seven biri olarak işkembenin her
türlüsü beni cezp etmiştir. Ama bu işkembe öyle böyle değildi yani. İri
parçalar halinde kesilmiş işkembe ilk önce haşlanıp, pişirilmiş sonrada bol
tereyağı, toz kırmızıbiber, sirke ve sarımsak ile sotelenmişti. Zaten bir yemeğin
içine sarımsak ve tereyağ girer de lezzetli olmaz mı? İşte bu da yenilipte,
yaşanılası bir şeydi. Garsonun demesine göre bu tarifi kendileri bulup,
geliştirmişler ve ortaya bu şahane lezzet çıkmış. İşkembeler bir güzel mideye
indirildi, arkasından da tabakta kalan tereyağı ve sarımsaklar, itinayla ekmek
bandırılarak mideye gönderildi.
Sırada yine Sadrazam’a özel kasap köftesi vardı. Köfte güzel
hazırlanmıştı içine koyulan baharatlar tam kıvamında olup, köftenin büyüklüğü
de pekala göz dolduruyordu.
Biz köftelerimizi yerken içeride sadece malzemeleri
hazırlanan ve ağır ateşte pişmeye bırakılacak Sadrazam’ın diğer bir
spesyalitesi olan bulgur pilavı çiğ haliyle, bize gösterilmek üzere getirildi.
Daha pişirilmeden bile gözlere şenlikti. Artık pişince nasıl olacaktı
bilmiyorum valla. Saç bir tencerenin içine et suyu ile ıslatılmış iri bulgur,
soğan, domates ve biber döşenmiş. Üzerine parça parça bol Trabzon tereyağı,
kaymak, kavurma koyulmuştu. Bu malzemeler ağır ateşte pişirilip, yenmek için
bize sunulacaktı. Hadi bakalım hayırlısı diyerek başladık beklemeye, bir yandan
bekleyip bir yandan da fasıl dinleyerek kulaklarımızın pası silinmişti. Ekip
çalmasına çalıyordu ama bide çaldıkları şarkıların sözlerini hatırlayıp,
unutmasalar daha iyi olacaktı.
Evet, beklememiz son bulmuştu garsonumuz elinde uykulukla ve
Sadrazam pilavıyla gelmişti. Finali pilavla yapmak istediğim için ilk önce
uykulukla ziyafete devam ettim. Burada iki çeşit uykuluk var. Biri kuzu gerdan
uykuluğu diğeri de fındık uykuluk. Bir de önemli hatırlatma malum her yerde
karşımıza uykuluk çıkabiliyor ama her gördüğünüze uykuluk diye atlayıp, satın
almayın ha! Piyasada bağırsak civarında oluşan yağ birikintilerini uykuluk diye
satıp, milleti uyutanlar varmış. Siz siz olan bilmediğiniz yerden almayın,
ayaküstü uykuluk diye uyutulmayın. Neyse kısa bir bilgi sonrası biz bu iki
çeşit uykuluktan kuzu gerdan uykuluğunu seçtik. Izgarada pişirilen uykuluğun
üzerine pul biber atılarak, servis edilmişti. İyi pişmiş uykuluk güzeldi. Daha
önce uykuluk yemeyenler için şöyle söyleyebilirim uykuluk tavuk tadını
andırıyor. Mutlaka sıcakken yemenizi öneririm aksi halde soğuyunca pek bir tat
alamıyorsunuz.
Gelelim Sadrazam pilava, et suyunu iyice çekmiş, tereyağı ve
kaymak ile bütünleşen bulgur pilavı harikaydı, belki içinde biraz daha fazla et
parçası olsa daha iyi olurdu ama bu haliyle bile çok güzeldi. Her kaşıkta bol
tereyağı kokusu ve tadı inanılmazdı. Tereyağı sevenler için harika ama
sevmeyenler için azap dolu bir lezzet diyebilirim. Biraz pilav biraz yoğurt yiyerek tuzlu olayına
son noktayı koymuştuk.
Bu kadar tuzlu sonunda bir tatlı yemek fena olmazdı hani?
Tatlı olarak, Sadrazam tatlısı ve Sadrazam parmağı birde meyve vardı. Sadrazam
tatlısı dedikleri bal, kaymak, muz, fındık ve cevizden oluşan kalori bombası.
Sadrazam parmağı ise biraz vezirparmağı birazda şekerpareyi andıran bir
tatlıydı. Tercihimizi Sadrazam parmağından kullandık. Üzerine bol Hindistan
cevizi serpilmişti, şerbeti yerindeydi. Beğendik.
Bir yemeğin daha sonuna gelmiştik. Tüm yediklerimize ilave
olarak iki kişi, iki şalgam ve bir kadeh rakı olmak üzere, 99 TL hesap ödedik.
Bu güzel mekanda özenle seçilen malzemelerle yapılan
yemekler çok güzeldi, güzel tatlar, hoş sohbet birde yanında yeni demlenmiş
sıcak çaylarımızı içerken kulağımızda güzel müzik sesi, keyifli bir gün
geçirmemize sebep olmuştu. Sadrazam Mahmut et lokantasına teşekkür ederim. Ve
yolunuzu Sütlüce taraflarına düşürüp, denemenizi tavsiye ederim.
Adres: Kumbarhane Cad. No:64 Halıcıoğlu İstanbul. Telefon:
0212 237 2155- 0532 797 1383
0 yorum:
Yorum Gönder