Daha önce neden yazmadım ki diye hayıflanmadan edemeyeceğim.
Lezzetli balık yiyeceğiniz, her şeyin özenle hazırlandığı bir yerdeyim. Neresi
mi burası? Balığın korkulu rüyası olan Olta’dayım. Belki balığın korkulu rüyası
ama midesine düşkünlerinin lezzet rüyası burası.
Ufak bir ayrıntı Olta Restaurant’ın sahibi Uğur Bey, bizzat
işinin başında. Eğer bir işyerinde, işyeri sahibi işinin başındaysa, başarı
kaçınılmaz. Uğur Bey’de her zaman ilgili, hatta çoğu müşterisi onun keyifli
sohbeti yüzünden buranın müptelası olmuş durumda.
Evet, efendim, aracımızı park ettiğimiz gibi, içeri girdik.
Bizi bol mezelerin ve balık çeşitlerinin olduğu dolap karşıladı. Dolapların
içinde yok yoktu. Guruldamaya başlayan mideler, meze bolluğunu görünce çan
ayarında ötmeye başladı.
Hızlı adamlarla, tez
elden cam kenarında ayırttığımız masamıza oturduk. Biz oturur oturmaz, meze
tepsisi masamızdaki yerini aldı. Balık yemeğe gittiğimizde iyi karar vermek
lazım. Ben mezeyle mi karnımı doyuracağım yoksa balıkla mı? Mezeleri fazla
kaçırmayalım ki, balığa da yer kalsın diyerek az ama öz seçim yaptık.
Masamızı ilk şenlendiren levrek marineydi. Hardal’ı sevenler
için harika bir tat. Levrek ve beyaz soğan, üzüm sirkesi ve hardal ile hazırlanmış
sosla karıştırılmıştı. Bazı yerlerde katı bir kıvam sağlamak için içine mayonez
koyuyorlar. Fakat burada mayonez kullanılmamıştı. Mezeler gelmeye başlarken, kızartılmış
hem beyaz hem de kepekli ekmeklerimiz masadaki yerlerini almıştı çoktan.
Diğer soğuk meze, hepimizin çokça bildiği ama kıvamını
tutturması maharet isteyen favaydı.
Kalıp halinde kesilen fava harikaydı. Üzerine bol dereotu ve toz kırmızıbiber
serpilmişti. Yemeden önce sızma zeytinyağı ve biraz limon sıkarak, favayı tatlandırdık.
Masanın favorilerinden biriydi.
Siz acı sever misiniz bilmiyorum ama benim pek fazla acıyla
aram yoktur. Fakat ezilmiş beyaz peynirli karides’in acı bir tadı olsa da
harikaydı. Acı sevmeyen ben bile kızarmış, sıcacık ekmeğin üzerine sürerek,
mideye indirdim. Ana malzemesi karides ve beyaz peynir olan bu harika tat,
biberiye de eklenerek tatlandırılmıştı.
Balık lokantalarının olmazsa olmazı nedir diye sorsam,
cevaplardan biri mutlaka lakerda olur herhalde. Bir porsiyon söylediğimiz
lakerda, kırmızı soğan, dereotu ve limonla servis edilmişti. Tadı güzeldi. Ne
çok sert ne de çok yumuşaktı.
Tabi birde salata vardı, onu da unutmayalım dimi? .
Salatamız yeşil salata olup, üzerine beyaz peynir rendelenmişti.
Yavaş yavaş soğuklarla yaptığımız başlangıç, yerini
sıcaklara bırakmaya başlamıştı. Her balık lokantasının olmazı olmazlarından
kalamar ve midye tavayı bu sefer es geçtik. Ara sıcak olarak balık mantısı ve
ızgara ahtapot söyledik. Tadım sırasında öncelik mantıdaydı. Balığında mantısı
olur muymuş derseniz? Evet, olur hem de bal gibi olur. Bu arada mantılar hazır
yufkadan değil, bizzat kendilerinin hazırlayıp, açtığı hamurdan yapılmıştı.
Kese şekli verilmiş mantıların içine balık ve karides konulmuş ve haşlanıp,
üzerine bol sarımsaklı yoğurt ve kızdırılmış salçalı sos dökülmüştü. Valla ne
yalan söyleyeyim, yazarken bile dilim damağım yapıştı, olsa da yesek
kıvamındayım.
Ahtapot denilince her zaman aklıma Thassos Adasında
yediğimiz ahtapotlar geliyor. Nedense orada yediğimiz ahtapotların tadını başka
bir yerde bulamıyorum. İster istemez hep bir karşılaştırma içinde oluyorum.
Bakalım Olta Balık’ta yiyeceğimiz ahtapot nasıldı? Olta Balık’ta ahtapotu
şarapla haşlayıp, soya sosuyla tatlandırıp, ızgarada pişirmişlerdi. Resme
bakınca ahtapot’un yandığı görülse de soya sosundan ötürü ahtapot’un dış yüzeyi
yanmıştı. Fakat tadı yerindeydi, eti iyi pişmişti. İlk görünüşü hayal kırıklığı
olsa da, tadı güzeldi.
Sırada balık vardı. Balık çeşitleri bakımından çeşit çoktu.
Kararımızı kalkandan yana kullandık ve pişman olmadık. Tabi ki kalkanı tava
istedik. Temiz yağda kızartılmış kalkan
harikaydı. Oldum olası kalkanı seven ben, burada ki kalkanı da severek yedim.
Ana yemeği de bitirdiğimize göre sırada tatlılar vardı. Masamız
hemen meyve tabaklarıyla donatıldı. Meyveler bizi kesmeyince, ilaveten birde
sufle söyledik. Dondurmayla birlikte servis edilen sufle harikaydı. Kaşığı
daldırdığım gibi içindeki akışkan çikolatanın akması bir oldu. Tabağı silip,
süpürdüğümüz an, o andır derim.

Güzel ve lezzetli bir yemeğin dahası sahibi Uğur Bey’in
keyifli sohbetiyle şenlenen yemeğimizin sonuna geldik. Hafta sonu biraz şehir
gürültüsünden uzaklaşıp, denize karşı kendinize balık ziyafeti çekmek
isterseniz, kesinlikle burayı tavsiye ederim, inanın pişman olmayacaksınız.
Hafta sonu gitmek isterseniz rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. Buarada hesap olarak ortalama 60TL kişi başı gibi bir hesap ödeyebiliyorsunuz. Tabi yediğiniz balığa ve içtiğinize göre hesabın değişmesi mümkün. Şimdiden afiyet şeker olsun.
Adres: Piri Mehmet Paşa Mahallesi Dalgakıran Mevki No: 2
Silivri İstanbul
Telefon: 0212 728
4233
0 yorum:
Yorum Gönder