Yine yeniden Thassos Adası

Bundan 3 sene önceydi Thassos Adasıyla tanışmam, pek güzel günler geçirmiş, birçok anıyla ve damak lezzetiyle dönmüştüm. Madem aradan bu kadar zaman geçmiş, bir kez daha yolumu düşürüp, Thassos Adası yazımı yenileyim dedim. İyi de ettim sanki. Haydi, bakalım yenisinden şöyle fırından sıcak sıcak çıkmış yazıya hazır mısınız?
İlk Thassos yazısı sonrası en fazla soru olarak adaya ne şekilde ulaşılabildiği ve konaklama olarak nereyi tercih edebiliriz? Soruları peş peşe geldiği için yenilenmiş gezi yazım da konaklama ve ulaşım ile ilgili bilgiler vermek farz oldu diyerek, yazıma başlıyorum.
Öncelikle adaya iki şekilde ulaşabilirsiniz. İlk seçenek tabi ki arabayla ki ben bu şekilde gittim. Gerekli evrakları hazırladıktan sonra sınırdan geçerek ya Keramoti’den yada Kavala’dan kalkan feribotlarla adaya ulaşabiliyorsunuz. Yok, ben arabanın evraklarıyla uğraşamam derseniz o zaman ikinci seçeneğimiz olan uçak olacaktır. Uçak biletinizi İstanbul, Selanik olarak alıyorsunuz. Selanikten kiraladığınız araçla istikametinizi Kavalaya çeviriyorsunuz. Ve ver elini Thassos adası. 


 Feribotla adaya basar basmaz, yeşillik ve her koyunda mavinin farklı tonlarına sahip adaya aşık oluyorsunuz. Ada da her keseye göre konaklama mevcut. Bana temiz yatak olsun yeter diyene de otel var. Yok, ben tam teşekküllü otel isterim diyene de. Temiz yatak olsun, gündüzleri o koy senin, bu koy benim gezmek isteyenler için önerebileceğim otel seçenekleri olarakEsperia Hotel ve Akti Hotel’i önerebilirim. Bu oteller oda kahvaltı olarak hizmet vermekte. Fakat tavsiyem kahvaltıyı çok fazla gözünüz de büyütmeyin, hayal kırıklığına uğramanız muhtemel, yakınındaki pastaneden börek falan alarak takviye yapmanız muhtemel. Bu oteller dışında Kamari Beach Hotel ve AtriumHotel gerek kahvaltısı gerekse odaların temizliği için tavsiye edebileceğim tesisler. Özellikle iki otelinde önünde bulunan San Antonio Plajı gayet güzel. Özellikle denizin sığ ve kum olması açısından çocuklu ailelerin rahat edeceğini düşünüyorum.
Ve gelelim benim kaldığım otele, adanın 5 yıldız birkaç otelinden biri olan Royal Paradise Beach Hotel. Otel oda kahvaltı fakat öğle yemeği de istiyorum derseniz her öğlen fix menüsüyle emrinize amade. Bunun dışında pek tabi ki akşam yemeği de mevcut.  Otelin odaları gayet güzel, havuz ve animasyonlar mevcut. Otel’in en güzel olayı bana kalırsa, kendine ait bir koyunun olması.  Kumluk bir plajı olan otel’de çocuklu ailelerin rahat edebileceğini söyleyebilirim. Bana kalırsa otel’in iki kötü yanı var. Birincisi otel genelinde her tarafta internet’in çekmemesi. Bir diğeri ise plajda duş ve soyunma kabininin olmaması. Duş için havuz tarafına çıkmak gerekiyor. Umarım müşteri şikâyetlerini değerlendirirler de seneye bu eksikliklerini giderirler.


Adaya ilk defa gittiğimde sessiz, sakin ve daha keşfedilmemişti . Etrafta Türk turist neredeyse yoktu. İtalyan, Bulgar ve Almanlar cirit atıyordu. Fakat son yıllar da yakınlığı ve ucuzluğu sayesinde ada da resmen bir Türk patlaması oldu. Bizzat bu ramazan bayramında buna şahit oldum.  Sırf Thassos adasına değil diğer tüm Yunan adalarına gitmeyen Türkleri dövüyorlardı resmen.  Adanın bu kadar kalabalık olmasına üzülmedim dersem yalan olur. Çünkü yıllar geçtikçe adayı biraz bozulmuş ve restaurant sahiplerinin nasılsa müşteri geliyor edasıyla çalıştıklarını gördüm. Oysa bundan 3 sene önce daha güzeldi sanki.
Daha önceki yazılarım da bahsettiğim üzere ada da birçok koy ve plaj bulunuyor. Önceden bu koylara gittiğim için bu sefer gitmedim ve gündüzleri vaktimi otelin kendi koyunda geçirdim. Bir tek geceleri yemek yemek için çıktım. Restaurant olarak daha önce gittiğim yerler dışında başka mekanları tercih ettim. Şimdi gelelim işin yemek faslına evet bu mekanlardan biri tanesi Potos sahilinde bulunan Taverna İrine.  Önceden rezervasyon yaptırdığımız için şanslıyız zira içerisi ana baba günüydü.  Masamıza oturduk nihayet, ama içerisi o kadar kalabalık ki sipariş vermek bir dert, siparişlerin gelmesi ayrı bir dert. Artık Yunanistan’a gelince neler yememiz gerektiğini biz Türkler çok iyi biliyoruz. Olmazsa olmazımız Greek Salad, tzatziki ve çıtır çıtır kabak salatası masadaki yerlerini aldı.  Kabak kızartması sen nasıl güzel bir şeysin ya? Evde yapmaya kalksan bu kadar lezzetli olmuyor inanın.

Bizde nasıl Ezine peyniri meşhursa, işte burada da Feta peyniri meşhur. Izgara’da pişirilmiş olan Feta peynirini mutlaka tavsiye ederim. Bir bardak Barbayanni ile güzel gider. Patates kızartmasını sever misiniz? Ben bayılırım. Ama gerçek patatesten bahsediyorum tabiî ki. Çoğunlukla burada hazır patates kullanmazlar hep ev yapımı patates kızartması karşıma çıkar fakat nedense bu sefer hazır patates kızartması çıktı. Allahtan bir tabak patates söylemişiz sonra gördük ki ana yemeklerin yanında garnitür olarak patates kızartması verilmişti hem de azar azar değil maşallah restaurant sahipleri sanki bedava alırmışçasına patates kızartmalarını dayamışlardı.


Ara sıcak olarak ise ahtapot ızgara ve kalamar ızgara damaklara layık, midelere şenlikti. Zaten bu zamana kadar Yunanistan’da kötü bir kalamar ve ahtapot yediğimi hatırlamıyorum.


 Ana yemek olarak ızgara levreği tercih ettik.  Tadı gayet güzeldi. Yanına bol kepçe patates kızartması ve daha önce hiç görmediğim ve tatmadığım hatta ilk başta karanlıktan ötürü algılayamadığım ve patates püresi sandığım sarımsak püresi vardı.


 Harala gürele yediğimiz yemek, kazasız belasız son buldu çok şükür.  Yolunuzu buraya düşürebilirsiniz, tavsiye ederim.
Yunanistan denilince malum akla ilk gelen sirtaki, tabak kırma olayları gelir ve içimizde oynamak için kıpırtılar hâsıl olur. Evet, efendim ada da böyle bir eğlence gecesi yapan bir yer vardı. Adanın iç kesimlerinde bulunan bu mekanın adı Augoustos. Bir değişiklik yapıp bir gece de buraya gidelim dedik. Öncelikle söylemek gerekirse beklentilerinizi çok yüksek tutmayın derim. Mekâna adanın iç kesimlerindeki ağaçlık, orman yolundan gidiliyor. Bildiğim kadarıyla adadaki tek eğlence mekânı burası. Kapıda bizi kâhya karşıladı ve buyur etti. Daha içeri girmeden önce karşımıza oğlak ve kuzu etlerinin çevrildiği bir fırın çıktı.


 Etler pişe dursun biz kendimizi içeriye attık. Daha önceden rezerve ettiğimiz masamıza kurulduk. İster ala carte isterseniz de fix menü seçebiliyorsunuz. Fix menü 19 Euro.  Bu arada menüde sadece kırmızı ve beyaz et var. Yemek siparişlerimizi verdik ve başladık beklemeye, bir süre sonra mekan tamamen doldu diyebilirim. Ve orkestra yerini aldı, eğlence ufaktan başladı. Müzik eşliğinde masalarda hafif kıpırdanmalar başlamıştı bile. Derken masamızda donatılmıştı.  Greek salata, cacık, köz patlıcan salatası, halis muhlis patates kızartması ve kızartılmış feta peyniri masadaki yerlerini aldılar. Köz patlıcan salatası yoğun sarımsak tadıyla güzeldi. Kızartılmış feta peyniri ise bayıldığım bir lezzet oldu, peynir çıtır çıtırdı.


Ana yemeklerden bahsedersek; daha ilk girişte gözümüze çarpan kuzudan istediğimiz parçayı parçalattık, hemen yanına tavuk şiş ve ızgara köfte siparişini verdik. Koca bir tepsi içerisinde servis edilen kuzu yağlı ve iyi pişmişti. Tavuk şiş eh işte olup, ızgara köfte ise fena değildi.


 Bir yandan yemekler yenilirken, eğlencenin dozu da artmıştı. İlk önce şarkıcı bir bayan Yunan ezgilerini söylerken arkasından yerel halk danslarının gösterileri sunuldu. Bu gösteriler kimine göre güzel gelirken kimine göre sıkıcı ve sıradan gelebilir. Açıkçası ben pek beğenmedim. Çünkü müzik tesisatı güzel olmadığından kulaklarım patladı diyebilirim. Sonrasında anladım ki gece boyunca sahneye çıkanlar restaurantta çalışanlar ve restaurantın sahipleriydi. Mesela kapıda bizi karşılayan kâhya bir süre sonra sahnede folklor gösterisi yaptı. Mekan sahibinin gelini şarkı söyledi.  Ve gece boyunca kim kime dum duma misaliydi. Servis kötü ve yavaştı. Mesela yan masamızda tam bir sinir harbi yaşandı diyebilirim. Bizler yemeklerimizi mideye indirirken sadece şarap servisi yapılan ve beklemekten usanan bir aile şarabın ücretini ödemeden gittiler. Çok sonra bunu fark eden garsonlar birbirine girdi. Dahası bu masaya 2 farklı aile aralıklı olarak oturdular ve siparişleri yarım saat kadar alınmadığı için mekanı terk ettiler. Yani böyle aksiliklerin olduğu bir mekândan sağ salim bir şekilde ayrıldık. Benden yazması, sizden gidip gitmemesi artık.
Seyahatim süresince gittiğim ve servisinden memnun kaldığım diğer bir mekan ise Aykupa oldu. Hani derler ya kötü komşu, ev sahibi yaparmış misali. Şimdi diyeceksiniz ki ne alaka? Efendim şu alaka, aslında amacımız Limenaria bölgesindeki Limani Tavernaya gitmekti. Bu arada bir parantez açıyım Limanı bölgenin hatrı sayılı mekanlarından biri, çok talep görmelerinden ötürü fazlasıyla şımarmışlar fakat orada sahibinden gördüğümüz kötü muamele karşısında Limani’den vazgeçip hemen yanındaki Aykupa Tavernaya istikameti çevirdik. İyi de etmişiz çünkü esnaflık nasıl olurmuş, hizmet nasıl verilirmiş onu gördük.


Neşeli ve işinin hakkını sonuna kadar yapan sevimli garsonumuz Argiris’in bizi karşılamasıyla masamıza oturduk ve siparişlerimizi vermeye başladık. Siparişin ilk öncesi masamıza Barbaryani geldi ve arkasından başladık yemek siparişini vermeye. Menüde yok yok, istediğiniz her şey mevcut. Masanın gediklileri olan Greek salad  ve cacık hali hazırda masadaydı.


 Ara sıcak olarak söylediğimiz midye tava, kalamar tava ve ızgara ahtapot lezzetliydi.

Buranın spesiyallerinden biri olan uskumru ise kesinlikle denenmeli diye düşünüyorum. Güneşte kurutulmuş fileto uskumru sonrasında ızgara da pişirilmişti. Yanındaki soğanla enfesti gerçekten. Koy yarım ekmeğin arasına ye misali. Olsa da yesem ya şimdi.


Ve diğer güzellik ise fasulyeydi. Şimdi siz diyeceksiniz ki gittin bize bula bula fasulyeyi mi methediyorsun. Evet, efendim bu bizim bildiğimiz Ve Bombay fasulye olarak adlandırdığımız fasulyeydi. Fırınlanmış fasulye üzerine serpilen kekik ile tatlandırılmıştı. Fasulyeler bitti, tabağın içindeki suyu yadigâr kaldı. Ayıp olmasın diye ekmekle sıyırdım.


Keyif ve lezzet dolu yemek sonrasında ağzımız tatlansın diye karpuz ve sürpriz bir tatlı ikram etti sevgili Argiris. Sürpriz tatlı ise bizim kırk yıllık lokma tatlısı çıktı iyi mi? ikramın iyisi kötüsü olmazmış. Güzel, keyifli bir yemek sonunda hesaptan bahsetmek gerekirse, fikriniz olması açısında mesela fırınlanmış fasulye 2,5 Euro, ızgara ahtapot 8 Euro.


Ve son önerim ise Potosta bulunan dondurmacı ve krep yapan teyzenin mekanı. Zaten Potos’un çarşısı ufak tefek. Bir tur atarken görmemek mümkün değil. Teyzem dükkanın önüne koymuş bir saç ocak, hazırladığı hamuru döküyor ve şekil vererek krebi pişiriyor ve isteğe göre içine malzemeyi sürüyor. Benim tabiî ki favorim nutella oluyor. Ayıla bayıla, sıcak sıcak mideye indiriyorum.


















Uzun bir aradan sonra gittiğim Thassos Adası gezim güzel ve keyifli geçti. Ne diyeyim darısı sizin başınıza olsun. Hadi kalın sağlıcakla. 
Daha önce yazdığım Thassos Adası maceramı okumak isterseniz, o zaman buyrun tıklayınız.


0 yorum:

Yorum Gönder

 

TAKİP EDİN!

Flickr


Created with flickr slideshow.

Twitter