Lezzet ve Yenilik, Karşınızda Yenilenen Gezi İstanbul Brasserie…

Kısa bir süre bize veda edip, kapılarını kapatmıştı ama şimdi evrim geçirerek, yeni haliyle bizlere merhaba diyen bir mekandayım. Aslında burası hepimizin bildiği 1987 yılında beri hayatımızda olan bir yer. Gezi İstanbul. Sekiz aylık bir çalışma sonrasında Mimar Hakan Kıran, Gezi İstanbul’u baştan yaratarak, kapılarını tekrar açtı. Haydi gelin bakalım, neler olmuş bir göz atalım. Benimle Gezi İstanbul Brasserie gezmeye var mısınız?


lk adım marş marş diyerek hemen bir üst kata, Garlic Restaurant kısmına çıkıyorum. İçerisi gayet ferah döşenmiş. Yemek öncesi bar kısmına geçip biraz soluklanmak iyi gelir diye düşündüm ve tavsiye üstüne zencefil gazozu, yeşil elma suyu, votka ve passion fruit ile hazırlanan kokteyl’i yudumladım. 




Biraz vakit geçirdikten sonra Şef Gökhan Sorguç’un hazırladığı menüyü tatmak üzere masada yerimi aldım. Yemeğe başlamadan kısa ve öğretici bilgi vermek adettendir. Gezi İstanbul Brassiere’de kullanılan ürünler doğal, katkısız ve el yapımı olarak sunuluyor. Mesela yeşillikler kendi bahçelerinde yetişiyor, süt ürünleri özel bir çiftlikten alınıyor, ekmeklerde kullanılan un Konya’dan getirtiliyor. Bizzat şef Gökhan Bey, kullanılacak malzemeleri kendi bulup, tadıp bakıp, müşterilerine sunuyor.
Ve bu kısa dipnot sonrası, gelelim masadaki güzelliklere. Başlangıçları bekleye dururken öncelik olarak  ufak bir kase de sunulan muhammaraya ekmeğimi bandırdım. Muhammara, Ayvalıktan özel getirilen mis gibi zeytinyağı ile birlikte sunulmuştu. Muhammara tadındansa zeytinyağının tadı daha baskındı.



Başlangıç olarak sunulan Burrata Peyniri tabağı harika görünüyordu. Izgara edilmiş ekmek dilimlerinin üzerine zeytin ezmesi, cherry domates ve siyah zeytin parçaları konulmuş, tam ortasında da peynirimiz arz-ı endam ediyordu. Yoğun balsamik kokusunun etrafı sardığını söyleyebilirim, yanında servis edilen maydanoz ve ince kıyılmış kırmızı soğan ise iyi bir eşlikçi olmuştu. Balsamikten hoşlanmayanlara tavsiye etmem. Belki dersiniz ki ben balsamik sossuz isterim, ona da hay hay ama bu tabağa tadını veren balsamiktir bana göre.


Hemen arkasından bir afeti devran geldi ki sormayın gitsin dostlar. Sarı yüzgeçli Tuna Tartar. Ben tartarı severek yerim. Çoğu kişi için çiğ kavramı biraz itici gelse de ben severek tüketiyorum. Altta taze soğanlı avokado püresi ve üstünde de küp küp kesilmiş Tuna balığı parçaları. Avokadoyu zaten çok severim, tuna balığı ile harika bir ikli olmuşlar diye düşünüyorum. En başta söylemeliyim ki benim için gecenin en sevdiğim lezzeti buydu.


Arkadan gelen Asya salatası ve Atom karides içinde bir şeyler söylemek gerekirse adından da anlaşılacağı üzere salata bol baharatlı tadıyla acı severler ve aromatik kokuları sevenler için birebir. Ve tabi ki lahana severler içinde. Çünkü salata bol miktarda beyaz ve mor lahana içeriyor. Ve Atom karides, aslında pek çoğumuz bu lezzete aşinayız. Bir tane, iki tane derken çerez gibi tüketilen bu karidesler harikaydı. Üstelik karideslerin ebatı da gayet büyüktü. 


Ben atom karidesleri birer ikişer yiye dururken, masaya Trüflü Parmesan peynirli patates kızartması geldi.  Patates kızartmasını yedikten sonra damakta kalan trüf yağının tadı, sanki süt mısır yemişsin gibi bir tad bırakıyordu. Ama şunu belirtmek istiyorum ki benim gönlüm her zaman halis muhlis ev yapımı patates kızartmasından yanadır. Tadı kötü müydü? Kesinlikle hayır.


Gelelim ana yemeğe. Trüflü Mantarlı Risotto ve Kuzu İncik bir bütün halde tabakta yenilmeyi bekliyordu. İnciğe laf yok, gayet güzel pişmişti ve yumuşacıktı fakat genel anlam da trüften mi yada mantarlardan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama risottonun tadında bir burukluk vardı, damak tadıma pek hitap etmedi.


Yemeğin kapanışı tabiki de ne ile olur? Tatlı ile. Aydından gelen içi fındık ve ceviz ile dolu incir tatlısı hafif olduğu kadar üzerindeki manda kaymağıda harikaydı. Usulüne uygun olaraktan bir parça inciri kaymakla buluşturarak yedim.


Hemen arkasından gelen tabakta ise bir dilim browni ve dondurmalı profiterol yenmeye hazır bekliyordu. Tatlılar için ne söylenebilir ki yoğun çikolatalı browni, üzerinde buz gibi bir top dondurma ve sıcak çikolata sosu. Yoğun çikolata tatlarını sevenlere kesinlikle tavsiye ederim. 


Güzel, bir o kadar da lezzet dolu, sohbeti bol bir yemeği daha noktaladım. Yenilenen Gezi İstanbul’a ister akşam yemeği için isterseniz öğle yemeği için gidin, yok yemek yemem derseniz kendinize sıcak bir kahve yanında da harika bir pasta ısmarlayın derim. Son olarak bu güzel akşam yemeği için sevgili Fatoş Ertaş Doğan’a çok teşekkür ederim.  



0 yorum:

Yorum Gönder

 

TAKİP EDİN!

Flickr


Created with flickr slideshow.

Twitter