Durmak yok, yola devam diyerekten kendimi Moda sokaklarında buldum. Hem biraz yürüyüş hem de bir bardak kahve iyi gelir modunda yürürken Yoğurtçu Parkı Caddesi No 68B önünde durdum. Arka fondan bir ses? Nerdesin? Serdesindeyim!
Efendim, anlamadım! nerdesin yahu?
Serdesindeyim…
Bu da ne demek oluyor diyenler için hemen tez elden bir açıklama geliyor. Burası çiçeği burnunda bir cafe. Aslında cafe demek ne kadar doğrudur bilemem ama Serdesin’i mekan sahiplerinin kendi ağızlarından anlatmak gerekirse Türkiye’nin içi reklam ajansı, dışı cafe olan yeri Serdesin. En yürekli hikayeler, senaryolar, reklam fikirleri; en efso kahve, en ciğerli muhabbet, en kaçak çay Serdesin’de diyorlar. Madem durum bundan ibaret diyerek, kendimi attım içeri.
Ahşap, ferforje masalar ve sandalyeler… her tarafta çiçekler… Sanki evimin terasında oturuyormuşum hissiyatı fazlasıyla. Hani kafa dinlemek için birebir yada hani işi eve getirmek misali, geçin bir masaya, açın laptopu, çalışın, kitap okuyun.
En afilisinden bir masaya yerleştik. Ne içsek derken, kısa bir kararsızlık ifadesi yüzüme hasıl omuş olacak ki? Bal sever misiniz sorusunu, evet severim cevabıyla, ballı ice latte siparişi ve double espresso siparişlerini vermiş olduk.
Elbette buranın menüsünde sadece kahve yok. Sabah 8:30’ da yeni güne merhaba diyorlar ve kahvaltı servisi başlıyor. Simit, otlu peynir gibi çeşitlerin olduğu bir kahvaltı veriyorlar. Çay ise en güzelinden, demleme, kaçak olanından. Ama en çok kahvede iddialılar.
Biraz sohbet, çokça keyif derken zamanı burada tükettim. Yolunuzu düşürün, alın kitabınızı elinize keyif çatın. Benden de Serdesin’e selam götürmeyi unutmayın.
0 yorum:
Yorum Gönder